26 Ekim 2009 Pazartesi

Sen çok yaşa Kindle ARDIÇ

Aman efendim, Engin Ardıç 26 Ekim 2009 tarihli yazısında öyle bir konuya el atmış ki aslında Türkiye’nin tam anlamıyla ihtiyaç duyduğu bir yazı olmuş. Yazıyı okurken gözyaşlarıma hâkim olamadım. İşte dedim özgür, güçlü halkın sesi basın bu.
Ardıç, açınım, işsizlik, Ergenekon, İsrail, açlık, zamlar derken tüm bu işlere kendince “Bak el âlemin adamları nelerle uğraşıyor biz hala Kürt sorunuyla uğraşıyoruz” boş vermişliğiyle yaklaşmış. Ne güzel değil mi? ne gerek var hep böyle karamsar şeyler yazmaya. Vatan gitmiş elden kime ne? Kardeş Kardeşi kesecek neredeyse kime ne? Bana ne?
Kindle dediğimiz bir küçük cep kütüphanesiymiş aman efendim maharetleri saymakla bitmeyecek olan bu büyük icat yurdum topraklarına bir gelse, yurdum köylerinde kış günü kar fırtına yağmur demeden sırtında çantaları ayaklarında terlikleriyle okula gitmeye çalışan çocuklar bu sıkıntıyı çekmeyecekmiş dolduracaklarmış bütün ders kitaplarını bu araca, koyacaklarmış ceplerine yürü...
Sonra ömründe deniz görmemiş yurdum çiftçisi fabrika işçisi çocuklarıyla beraber tatile giderken kitap içinde kendilerini paralamayacaklarmış… Uzanacaklar şezlonglarına, basacaklar düğmeye, akıllarına hangi gazete, dergi ya da kitap geldiyse, canları ne okumak çektiyse gelsin karşılarına...
Tüm gün iş bulamadığı için evde kalan üniversite mezunu yeni evli kızımız yine üniversite mezunu asgari ücretle meydancılık yapan kocanın eve bıraktığı parayla gündüz mutfak masrafını, temizlik masrafını, elektrik, su telefon masraflarını denkleştirmeye çalış. Gece yatağına yatınca uyku tutmadı mı, hırkamı giyip içeriye gideyim de bir kitap seçeyim derdi yok artık sana, bas düğmeye, oku sıcak yatağında...

Biz hala nelerle uğraşalım, değil mi ama?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder